3 Nisan 2015 Cuma

Elfida -Bölüm 4-

Elfida

-Bölüm 4-

Acı insanı en çabuk yoran şeydir. Mutlu olduğumuzda sadece gözlerimiz ve dudaklarımız yorulur, eğer acı çekiyorsak her yerimiz, her hücremiz. Acı arsızdır. Her yerden ulaşır, gelir ve bizi acıtır.
Elfida; iyi şeyler düşünürken kötü şeyler yaşamışsın. Şimdi de benim canıma okuyorsun. Bana kızıyorsun ama söylesene, anılar hatırlanmadıkça önemsiz bir fotoğraftan başka nedir? Ne işe yarar? Isterim ki sana acı çektirmeyeyim, sileyim tüm anıları. Bir silgi bulayım ama hayır Elfida, silgiler üzerine yazılanları silemez... Biz, Birbirimize yazılmış dövme gibiyiz. Işte o kadar...

Yıldırım ismini sayıklarken kendinde değildi. Kucağıma alarak onu eve taşımıştım. Uykusu yoktu ama yorulmuştu, uyumuştu. Şimdi de karşımdaki bordo koltukta yatıyor. Üşememesi için zamanında beraber aldığımız beyaz çizgili yeşil battaniyeyi örtmüştüm. Salondaki tüm gaz lambalarını yakmış ben de tekli koltukta dinlenmeye çekilmiştim. En sevdiğimiz şarkıyı; Beatles - Ask me why açmıştım... Şarkı doğru söylüyordu 'Bunun bana olduğuna inanamıyorum... Bana nedenini sor sana seni sevdiğimi söyleyeceğim.' Ihtiyacımız olan tek şey konuşmak, tıpkı eskisi gibi...

Gözlerimi bir an Elfida'dan alıp camdan dışarı baktım. Alacakaranlık çökmüştü. Odadaki gaz lambalarının sıcak sarı rengi bizi ısıtmaya yetiyordu. Düşünüyordum, Yıldırım da kimdi? Yaşadığım sandığım anıların sahibi miydi? Bu çok saçma! Inanmak istemediğim her durumda yaptığım şeyi yine yapıyordum, inkar ediyordum. O sırada Elfida'nın kollarını açıp gerildiğini gördüm, kaşlarını çatmış gözleri kapalı şekilde yüzünü bana döndü ve "Ne oldu?". Yanına gittim, terlemişti, üzerindeki battaniyeyi alarak "Sadece yorgunsun, biraz dinlenmen gerek."
Çok da anlaşılmayan bir ses tonuyla "Sen neden hala buradasın? Neden gitmedin?" diye sordu. Ben de yerime geçerek "Hipokrat yemini diyelim." diyerek gülümsedim. "Nasıl olacak?" diyerek toparlandı ve dizlerini çekerek kollarını birbirine bağladı, çenesini dizine koyup "Seni daha bu gün gördüm ve şimdi aynı evde başbaşayız, bu tuhaf değil mi?" diye sorduktan sonra kulaklarını çalan müziğe verdi. "Ben seni anlıyorum, anlamaya çalışıyorum," diyerek devam ettim "Sorun, aynı şeyi senin yapmaman." Beni muhtemelen duymadı. Gözleri uykunun verdiği sersemlikle dalmıştı "Seni anlamamı bekleme. Mantıklı tek bir açıklaman yok çünkü." diye cevap verdi. Yanına oturmak için hamle yaptığımda "Yok, orada iyisin." diyerek beni tersledi. Ben yine de yanına oturup "Yıldırım? Bana onu anlatır mısın?" diye sordum. Alaycı bir gülümseme ile "Teknik olarak buna gerek yok, sen onu oynamıyor musun zaten?". Pencere önündeki koltuğa doğru yöneldim "Biliyor musun, benim de bir sevgilim vardı. 2 yıl önce." diyerek koltuğa oturdum ve devam ettim "Mutlu giden her ilişkinin saçma sapan ayrılıklarla sonuçlanacağına inanır dururdu. Bir zaman sonra bu düşüncesi beni rahatsız etmeye başlamıştı... Her neyse ayrıldık neticede. Yıldırım için üzgünüm, başın sağ olsun." Yeşil lastik tokası ile saçlarını arkada toplayıp ayağa kalktı "Hakkımda bunca şeyi nerden biliyorsun? Yıldırım'ın her şeyini anlattığı bir arkadaşı mısın yoksa?". "Saçmalama, bir kaç saat öncesine Yıldırım'dan haberim bile yoktu!". Müzik çaların kumandasını alarak şarkıları gezinirken " Yaşadığımız şey çok farklı, aynı anıları paylaşıyoruz ama daha önce hiç tanışmadık." diye söylendim. Bana bakıp "Söyle bakalım, biz nasıl tanıştık?". Gülümsedim, "Final sorularına gel istersen bunlar fazla kolay. Tıp bayramı akşamında Bursa Tabip Odası'nın düzenlediği bir yemekte elbette." diyerek cevapladım. "Demek öyle, yani sen bir doktorsun öyle mi?" diyerek alaycı bir bakış daha attı. Ben şaşkınlığımı üzerimden atarak "Hayır değilim, yani orada tanıştık ama benim orada ne işim vardı hiç bir fikrim yok. Bir de Senin Yaşam hastanesinde çalıştığını biliyordum mesela ama öyle değilmiş. Bazı şeylere ben de anlam veremiyorum". Düşünceli bir şekilde elindeki kumandayla oynuyordu "Evet, Yaşam hastanesinde çalışıyordum. Yıldırım'ı kaybettikten sonra oradan ayrıldım. Orada beraber çalışıyorduk."  diyerek devam etti, "Yine de her şeyi hatırlamıyor gibisin. Bu yaşadıklarına flashback diyeceğim ama kendi geçmişine değil bir başkasının geçmişine gidiyorsun. Buna geçmiş de denemez tamamı ile bana ait anılar sadece. Öyle mi?" diye sordu. Beni anlamaya çalışmasının verdiği mutlulukla cevap verdim "Evet, muhtemelen ben Yıldırım oluyorum bu durumda." İstemsiz gülümsedi "Konuştuğumuz konu sıradışı hatta saçmaya yakın..." Yerimden kalkıp "Bu yaşadıklarımla ilgili bir çok kişiye gittim, kimse net bir şey söyleyemedi. Sanırım cevapları biz bulacağız Elfida." diyerek ona yaklaştım. Koltuğa oturdu ve "Sadece merak ediyorum. Ne yaşadığını, içinde benim de olduğum bir durum söz konusu. Gerçekten merak ediyorum." diyerek devam etti "Sevgili değiliz Özgür! Bunu aklından çıkar! Şu an hasta olan sensin ve bunun tedavisi için uğraşacağız, anlaştık mı?". Şaşırmıştım "Nasıl yani?" diye sordum. "Şöyle ki; sana ateş edildi ve vücudunda  bir kurşun olduğunu düşün, ameliyatla o kurşunu çıkaracağız. Kurşun üstelik bana ait!" diye yanıtladı. Bu durumu kabullenmesem de onunla vakit geçirmek için başka bir çarem yoktu...

Seni tekrar mı kazanacağım Elfida? Bu ne güzel bir aşk öyleyse!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder