22 Nisan 2015 Çarşamba

Elfida -Bölüm 8-

Elfida

-Bölüm 8-

İnsanın düşünmesi gerekir, insanlık bunu gerektirir. Düşünce yapısı ve fikirleri ise o insanın karakter iskeletinin bir parçasıdır. Düşüncenin yoğunluğu düşünülenin sevgisiyle doğru orantılı olması gerektiği gibi bir o kadar da o kişiye aittir. Eğer fikirleriniz varsa bunun da bir sebep olanı vardır. Benim tam da aşk adına heycanım ve inancım kalmadığı zamanlarda tuhaf anılarla geldin bana Elfida. Bu düşünceler senin. Bir çok düşünce fidanımı koca bir ağaç yapan yağmur sensin Elfida... Güzel fikirlerimin mimarı; sen güzel kadın...

Dün kafeden çıktığımızda saat oldukça ilerlemişti. Uzun uzun konuşmuştuk. Ara ara güldük, bazense hüzünlendik ama her ne olursa olsun ikimize de iyi gelmişti. Onu evine bırakıp ben de kendi evime geçmiştim. Sabah uyandığımda kedim yine göğsümde uyuyordu. Kalkıp hazırlanmaya başlamıştım...

Bugün onu Yalova'a götürüp küçük şehrin sakinliğinde dinlendirmek istiyordum. Orayı yeterince gezdiğini düşünmüyorum. Telefonumu alıp onu aradım;
-Günaydın Elf.
-Günaydın... Ya bana şöyle deme, dün geceden beri dolandı ağzına...
-Onlar gibi beyaz tenlisin ama...Tamam tamam, takılıyorum sadece. Nasılsın?
-Kalktım şimdi, bi duşa girerim... Kaçta yola çıkarız?
-Nasıl yani? Ne yolu?
-E Yalova'ya gitmeyecek miyiz bugün?
-Iyi de sen nerden biliyorsun?!
-Dün beni öptün Özgür, unuttun mu?

Tabi ya! Ona sürpriz yapmak için sanırım daha dikkatli olmalıydım. Öpüştüğümüzde hala bir şeyler görüyordu, bugün Yalova'ya gideceğimizi de görmüş olmalıydı. Umarım detaylardan haberi yoktur çünkü bu şekilde pek eğlenceli olmayacak... Yarım saat kadar sonra evden çıkıp onu almak için yola koyuldum. Kahvaltıyı Yalova'da yapmayı planlıyordum, yolda açlığımızı kırması için börek almıştım. Benim geçmişten onunsa gelecekten gelen anıları vardı. Sıradan bir çift değildik. Çift dedim belki ama henüz çift olabildiğimizi de pek söyleyemem doğrusu. Ben sanki yarıda kalmış filmin izlediğim bölümlerini hızlıca geçmeye çalışıyor gibiydim. Ona saygı duymam gerektiğini biliyordum. Zaman zaman sabırsız olsam da durumun farkındaydım...

Evinin önüne gediğimde kornaya basmama fırsat vermeden kapıdan çıkmıştı. Üzerine bordo yarım kazak ve aynı tonlarda kareli beyaz pantolon giymişti. Ayağında ise keyifli bir güne giden bir kadının giymesi gerektiği gibi kırmızı babetleri vardı. Bana bakıp gülümsedi, arabanın kapısını açarak elindeki bej rengi hırkayı ve çantasını arka koltuğa atarak oturdu. "Nasılsın?". "İyiyim, teşekkürler. Harika görünüyorsun." dedim. Gülümseyerek "Teşekkür ederim." dedi ve her zamanki gibi müzik çaları kurcalamaya başladı. Ben o sırada yola koyulmuştum. "Demek Coldplay  dinliyorsun. Ben de severim." diyerek  'Ink' parçasını açtı. Bana bakarak "All I know is that I love you so." dedi ve gülümsedi. Nasıl anlatabilirim size bilmiyorum, çok mutluyum. Sevdiğim kadın yanımda, sevdiğim müzik kulaklarımda ve bu ikisi arabamda gidiyoruz. Şarkının o bölümünde ona baktım ve "Tek bildiğim seni çok sevdiğim." diyerek gülümsedim... Mutluyum, onunlayım, yoldayım.

Yalova'ya vardığımızda arabayı merkezdeki açık otoparka bırakıp yürümeye başladık. Bu şehri seviyorum, sakin ve huzurlu. Çok sık geldiğim, gelmediğimde eksikliğini hissettiğim güzel şehir. Meşhur Gazi paşa caddesine doğru yürüyorduk, diğer adıyla eski sinema caddesi. Burası şehrin kalbi. "Buradan sadece İstanbul'a giderken geçiyordum, iç güzelliğini fark edememiştim." dedi etraftaki çınar ağaçlarına bakarak. "Büyük insanların küçük şehridir burası." diyerek devam ettim. "Az ileride köprüden sonra sahile kavuşacağız. Istanbul'a bir de oradan bakmalısın. Eminim İstanbul'u daha çok seveceksin." Hava muhteşemdi. Buranın yerlileri Yalova havası diye tarif ederler. Yakıcı değil de ısıtıcı bir güneş, seyrek bulutlar, yaprak kokusu ve tatlı bir meltem.

Sahile vardığımızda yanımızdan yürüyerek bizi takip eden güvercinlere bakıyordu "Burası insanı tamamlıyor resmen, harika değil mi? Şuna bak!" diyerek eliyle kuşları gösterdi. Huzurun ona geldiğini görebiliyordum. Hakkettiği gibi. Ellerine bakıyordum, sağ eli çantasındaydı. Sol elini tutmak istiyordum ama ona hazır olmadığı bir şey yapmak istemiyordum. Denizden gelen rüzgar parfümünün kokusunu bana koklatıyordu. Koca gövdeli yıllanmış çınar ağaçlarının yanından geçerken eliyle dokunuyordu "Bunlar çok eski olmalı, şu gövdesine baksana!" diyerek ağacın etrafından dolandı. "Evet, çok eskiler. Çoğu asırlık ağaçlar." dedim ve ilerdeki bankı göstererek "Oturalım mı biraz?". Banka oturduğumuzda etrafı seyretmeye devam etti. "Buranın sana iyi geleceğini biliyordum." diyerek yavaşça eline uzandım ve elimi elinin üstüne koydum. Bana bakarak "Burası bana tek başıma bu kadar huzur vermezdi Özgür." dedi ve rüzgarın yüzüne savurduğu saçlarını parmaklarıyla alarak "Beni sevdiğini hissedebiliyorum Özgür. Beni bu kadar sevdiğin için bile seni sevebilirim." dedi ve elimi ellerinin içine alarak, "Aşk çok karışık bir şey. İnsanların birbirini sevmeleri için bin türlü neden var. Sanırım benimkisi en haklı neden olacak.". Mutluluk bir kan gibi tüm vücuduma yayılmıştı ve bunun sebebi karşımda oturuyordu. Elimi iyice sıktı "Bana beni sevdiğini söylemene gerek bile yok. İçindeki sevgiyi elle tutulur bir şeymiş gibi görebiliyorum." Gülümsedi ve devam etti "Bir kadın başka neyden emin olmak ister ki?". Sadece dinliyordum. Çünkü ikimiz için konuşuyordu. Haklıydı ona olan sevgim benden bile gerçekti! "Şu an seni deliler gibi öpmek istiyorum ama senin için hazırladığım sürprizi göreceksin diye ödüm kopuyor." dediğimde ikimiz de kahkahalara boğulduk. "Demek bir sürprizin var..." dedi kahkahanın sonlarında. Gözümdeki yaşı silerek "Evet ve bunu bozmak istemiyorum. Gerçekten çok özendim, hoşuna gideceğine eminim." dedim.

Orada, o bankta zamanın fotoğraf makinasına bir sürü mutlu kare bıraktık. Arkamızdaki çınar ağaçları bizi duydu, önümüzden uçup geçen martılar gördüler, hepsi şahit! Sen büyük bir aşk olacaksın Elfida!


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder