30 Mart 2015 Pazartesi

Elfida -Bölüm 3-

Elfida

-Bölüm 3-

Arabama yaslanıp uyuşan başıma masaj yaptığım sırada telefonum çaldı, Yiğit arıyordu...
-Efendim Yiğit?
+Ne oldu? Konuşabildin mi?
-Hayır. Yani evet konuştum ama...
+Neler oldu, iyi değilsin?
-Ters giden bir şeyler var Yiğit. Emin olduğum tek şey hatırladığım şeylerin bir zamanlar gerçekten yaşanmış olması.
+Şimdi neredesin?
-Hastanedeyim, az önce ağlayarak gitti buradan. Onu durduramadım.
+Ağladı mı? Nereye gitti ki?
-Nereye gittiğini biliyorum... Sonra görüşürüz, ararım ben seni.
Telefonu kapatıp arabama bindim ve yola koyuldum. Hakkında çok fazla şey biliyordum, şimdi yalnız kalmak için uludağdaki dağ evine gittiğini de adım gibi biliyordum.

Neden acı çekiyorsun Elfida? Söylediklerime kayıtsız kalamadıysan neden benimle konuşmuyorsun?! Bana yardım et! Sana ait birini kendinden uzaklaştıramazsın...
Bu yaptığımın doğru olup olmadığı umurumda değildi. Konuşmamız gerekiyordu ve ben artık vazgeçmeyektim...Benzinlikte yakıt alırken şirketi arayarak bir kaç gün olmayacağımı söylemiştim. Kafamı boşaltıp yoğunlaşmam gerekiyordu. Elimde sadece emin olduğum anılar vardı. Onu ikna etmeliydim. Bu kolay olmayacaktı...

Uludağa gelmiştim, yolda bir kaç kişiye doğa evlerini sormuştum. Orayı biliyordum ama yoldan emin değildim. Kısa bir süre sonra küçük ahşap evlerle dolu dinlenme yerine gelmiştim. Gözlerim onun arabasını arıyordu. Toprak yolda yavaşça arabamla ilerleyerek evlere ve önündeki arabalara bakıyordum. Görememiştim. Arabayı park edip danışmaya doğru gittim ve "Iyi günler, Elfida Soylu hanımı ziyarete gelmiştim ama..." dedim. Görevli kayıtlara bakarak cevap verdi "Beyefendi kayıtlarda böyle biri gözükmüyor." Gelmemişti. 36 numaralı eve doğru yavaş adımlarla yürüdüm. Burayı biliyorum... Bu da ne?!.. Başım!.. Başıma giren şiddetli ağrının acısıyla yere attım kendimi. Gözlerimin yandığını hissediyordum. Gözümün önünden hızla gelip geçen fotoğraflara anlam vermeye çalışıyordum. Dizlerimin üstünde durmaya çalışıp başımı ellerimin arasına aldım. Resimler durmuyordu... Elfida beni bu evde öpüyordu..."Beni ne kadar çok seviyorsun?" diye soruşu yankılanıyordu... Elimden kumandayı kapıp televizyonu kapatıyordu... Isırdığı havuç dilimini benimle paylaşıyordu...Hediye aldığım mavi elbiseyi giymiş nasıl durduğunu soruyordu... Gözümün önünden hızla geçen fotoğrafları anlamaya çalışıyordum. Başım... Feci şekilde ağrıyordu! Allah'ım bana ne oluyor?! Gözlerim bulanık görmeye başlamıştı... En son omuzuma bir elin dokunduğunu hissedip yere yığıldım. Fazla bulanık görüyordum... Üzerindeki kırmızı gömlek tanıdık gelmişti, "Elfida!..".

Kendime geldiğimde küçük bir sağlık odasındaydım. Belli ki bayılmıştım. Kafamı sağa doğru çevirdiğimde O'nu gördüm... "Elfida!" diye mırıldandım. "Iyi misin?" diye sordu. Nasıl iyi olmazdım ki? Evet dercesine başımı salladım ve yattığım yerde doğrulmaya çalıştım. Yanıma gelerek kolumdan tuttu ve yardım etti. Ona baktım "Teşekkür ederim." öne düşen kumral saçlarını kulağının arkasına alarak "Ben bir doktorum, bu yaptığım tamamen hipokrat yeminiyle alakalı." dedi ve ekledi "Konuşacağız. Merak ediyorum çünkü. Ne olduğunu hala anlamış değilim, senin burada ne işin var mesela? Hastanede anlattıkların?... Ben kafeteryada olacağım, kendini iyi hissedince gelirsin.". "Tamam." deyip başımı salladım...

Bir süre sonra toparlanıp kafeteryaya gittim. İçeri girdiğimde köşe masada oturduğunu gördüm. Beni farkedince elindeki kahve fincanını masaya bırakarak "Daha iyi misin?" diye sordu. "Gayet iyiyim, teşekkür ederim. Sen olmasan..." sözümü keserek "Ben orada olacaktım evet, bunu nereden biliyordun?" diye sordu. Derin bir nefes vererek oturdum "Sana anlattım, rüyalarım. Bize ait şeyler görüyorum. Yaşadığımız anılar ve zamanlar..." yine sözümü kesti "Buna inanamam kusura bakma!", "Orada bayılmadan önce o evde yaşadıklarımızı gördüm. Hepsi birer fotoğraf gibi, o kadar hızlı geçiyordu ki başım dönmeye başlamıştı..." diye devam ettim. Sinirliydi arkasına yaslanıp "Ne gördün? Ne yaşamışız biz o evde?!" diye sordu. Çekingen bir şekilde cevap verdim "Özel şeyler... Bak, ben sağ ayağının tabanındaki beni bile biliyorum." şaşkınlığını gizleyememişti. "Bence şöyle yapalım. Bana inanman için neleri cevaplamalıyım sana ne anlatmalıyım? Bunları söyle bana olur mu?" diye sordum. Kollarını masaya koyarak "Ben hala durumu anlayamıyorum, benimle dalga geçtiğini düşünüyorum ama bir yandan söylediklerin... Yani nereden biliyorsun bunları?" diye sordu. "Sevgiliydik çünkü Elfida." dedim ve ekledim "Sana aldığım çiçekler, buraya geleceğini tahmin etmem... Bunlar hep yaşanmış zamanların parçaları.". "Öncelikle sevgiliydik demeyi bırak tamam mı?!" diye tersledi. Masaya yanaşarak karşılık verdim "Madem sevgili değildik, öpüşmeye alt dudağımdan başladığını nereden biliyorum söylesene?" Sağ yanağıma sert bir tokat attı ve ayağa kalktı "Senin terbiyesizliğini dinleyemem ben burada!" kafeteryada bulunan bir kaç kişi bize bakıyordu, ayağa kalkarak "Özür dilerim. Ben sadece dikkatini çekmek istiyorum. Lütfen bana yardımcı ol." diyerek sakinleştirmeye çalıştım. Ellerini birleştirerek "Sana yardımcı olamam çünkü saçmalıyorsun, bu söylediklerin doğru evet ama ben... Ben bunları seninle yaşamadım ki!"
dedi ve dolan gözlerini eliyle sildi ve ekledi "Bu anlattıkların... Yıldırım'la yaşadığım şeyler. Sen, nerden biliyorsun bilmiyorum." şaşkınlığımı gizleyememiştim, "Yıldırım kim?" diye sordum. "Sevgilim, yani sevgilimdi..." hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı ve koşarak kafeteryadan çıktı. Eve doğru koşarken peşinden koştum "Elfida! Yapma lütfen! Yine gitme!" diye seslendim... Arkasını döndü ve var gücüyle bağırdı "Beni rahat bırak! N'olur!" ve olduğu yere dizlerinin üzerine çöktü. Yanına giderek sakinleştirmeye çalıştım ve sayıkladığı o cümleye şahit oldum; "Yıldırım... Sevgilim... O öldü... Öldü!"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder