19 Mart 2015 Perşembe

Kaç para bir mutluluk ?

Kaç paraya mutlu oluruz? Kapitalizm dediğimiz canavar bu hassas noktamızı keşfetmiş ve karnını doyurmakta. Bugün satılmak istenen tüm ürünlerin reklamlarında "Mutluluk verir" imajı verilmeye çalışılıyor. Bir kol saati reklamına bakın, saat 10:10 geçiyor durumdadır. Orada amaç gülen yüz psikolojisini yansıtabilmektir. "Mutluluk veririm size" demeye çalışılıyor. Basit bir çikolata reklamı bile buradan saldırıyor. "Mutlu et kendini", "Mutlu bir an" gibi sloganlarla geliyorlar üzerimize. Tek gayeleri bizi mutluluğa muhtaç olduğumuza ve bunu o ürünlerle giderebileceğimize inandırmak. Gerçekten öyle mi? Kaynağı bizde olan mutluluğa o ürünler olmadan ulaşamıyor muyuz? Mutlu değil miyiz? Yoksa yıllardır süregelen sözde bu mutluluk veren ürünerin reklam saldırılarıyla "Aslında ben mutlu değilmişim" mi diyoruz? Mutlu olmak için bu ürünlere ihtiyacımız olduğunu düşündürüp cebimizden paramızı alarak mutlu olacak olan kişiler, gerçekte mutlu olan kişiler oluyor. Bu bir algı saldırısı. Bir insanın ihtiyaç duygusunu dürtmek istiyorsanız onu önce söz konusu şeye aç bırakmalısınız. Zira karnı tok olan bir insana yemek yediremezsiniz. Bu ona cazip gelmez. Kapitalizm dediğimiz canavar farklı yollarla duygularımıza nüfuz ederek psikolojimizi etkilemeye çalışıyor. Aslında varolmayan yokluk hissini meydana çıkarıp daha sonra bunu nasıl giderebileceğimizi reklam yolu ile bize iletiyor. Biz de o ürünü satın alarak eksikliğimizi giderdiğimizi düşünüyoruz. Marjinal fayda denilen saçmalık aslında müşterinin o üründen aldığı haz ile alakalıdır. Herkes o ürünü çok istemeyebilir. O zaman da firma o ürüne makyaj yaparak bizim iştahımıza sunar. Acelesi yoktur, bizim o ürüne acıkmamızı ve farklı yollardan da olsa o ürüne muhtaç olduğumuza inanmamızı bekler. Sonra, BOOM! Mutlu olan asıl kişi o ürünü satanlar oluyor...

Mutluluk en başta vardı. Bizimleydi. Onu öksüz bırakan ve farklı maddelere bürünmesini sağlayan bizleriz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder