29 Mart 2015 Pazar

Elfida -Bölüm 2-

Elfida

-Bölüm 2-

Ne yapacağım hakkında hiçbir fikrim yoktu. Konuşmaya nereden başlayacağım, ne diyeceğim? Üstelik beni daha önce hiç görmemiş, tanımamış birinin karşısına bu şekilde çıkmak ne derece doğruydu? Ne yaşadığımı bilemiyordum. İçimde ona ait yaşantılar vardı. Kalbimdeki sevgiyi nasıl kazanmıştı? Nasıl oluyordu da O'na ait hissediyordum? Yakın zamanda hafıza kaybı geçirmiş gibiydim... Olanları kabul etsem de sebebini bilmiyordum. Bu yaptığım deliceydi ama kendimi haklı buluyorum. Onunla konuşacağım...

Hastane gelmiştim. Arabamı park ettim ve bagajdan gelirken çok sevdiği kırçıllı beyaz astomerya çiçeklerinden yaptırdığım aranjmanı alıp binaya girdim. Danışmaya gidip muayene odasının yerini öğrendim. 1. Kat merdivenlerden sola, koridorun sonundaki sol kapı. Koridorun uzun olması kendimi toparlamam için bana bir fırsat gibi gelmişti. Yemin ederim ne yapacağımı bilmiyorum. Allah'ım bana yardım et! Kapının önüne geldiğimde bir kaç anne çocuğunu muayene ettirmek için bekliyordu. Onları beklemeliydim. Bu sırada heycandan buz kesmiş ellerimi ısıtmaya ve istemsiz sallanan dizlerimi kontrol etmeye çalışıyordum. Hemen yanımdaki su otomatından durmadan su içiyordum. Son hastanın da girmesiyle iyice gerilmiştim. Elimde çiçeklerle beni gören doktor yardımcısı "Beyefendi? Yardımcı olabilir miyim?" diye sordu. Gülümseyerek "Elfida hanım, onu bek-... Bekliyorum." diye cevap verdim. Ne oluyor bana? Daha yardımcısıyla konuşamadım! Nasıl anlatacaksın derdini?! Hadi Özgür! "Son hastayı aldık, ben Elfida hanıma beklediğinizi ileteceğim." diyerek içeri girdi. Iletmese daha iyiydi... Aniden çıksaydım karşısına... Daha doğrusu öyle planlamıştım. 10 dakika sonra odadan çıkan anne ve çocuk bana buzlu su etkisi yaratmıştı. Sıram geldi. İğneden korkan küçük bir çocuk gibi hissediyorum... Hemşire yanıma gelip "Buyrun, doktorumuz müsait." diyerek içeriyi gösterdi. Yavaş adımlarla odaya girdim. Hemşireye bakıp "Rica etsem bir kaç dakika özel görüşebilir miyiz?" Elfida hemşireye başıyla gitmesini işaret etti ve kapı kapandı...
Aman Allah'ım! O. Rüyalarımdaki kadın. Tamamı ile gerçek! Kalın siyah çerçeveli gözlüğünü çıkarıp elimdeki çiçeklere baktı, hoşuna gitmişti. Masasına yaklaşıp elimi uzattım "Merhaba, Özgür ben. Özgür Karaca." İçten bir gülümseme ile cevap verdi "Elfida Soylu, memnun oldum." Çiçekleri masasına koyup "Sizin için..." diyerek oturdum. "Çok naziksiniz, bunlar en sevdiğim çiçekler. Beni şaşırttınız." diyerek çiçekleri koklayıp yanındaki dolabın üzerine koydu ve ekledi "Nasıl yardımcı olabilirim?". Derin bir nefes alıp başladım "Açıkçası biraz zor." şaşırmıştı. "Elfida hanım beni daha önce hiç görmediniz değil mi?" diye sordum. Şaşkınlığı gizleyemeyen surat ifadesi ile "Hayır, en azından ben hatırlamıyorum." cevap verdi. "Bu durumu nasıl açıklayacağım bilmiyorum ama lütfen beni dinlerken sabırlı ve anlayışlı olun. Rica ediyorum." diyerek konuşmaya başladım. "Ben son haftalarda bazı sancılar yaşıyorum. Göğüs kafesim, kollarım, çenem... Bu sancının hemen sonrası uykuya dalıyorum ve uykuda sizi görüyorum." yüz ifadesinden ne kadar şaşırdığını anlamıştım, bu kızgın olmasından daha iyiydi. " Rüyalarım biraz tuhaf, gerçekçi rüyalar. Yani sizinle bir şeyler yaşıyorum. Sevgili gibi." sözümü keserek "Bu bir çıkma teklifi ise gayet yaratıcı." gülümsedi. "Çıkma teklifi için sanırım geç kaldım." diye ekledim. "Nasıl yani?" diye sordu. "Ben size ait hissediyorum. Yani yaşadığımız anılar var. Hatırlıyorum, biliyorum." diye cevapladım. Dudaklarını bükerek "Gayet iddialı." beni ciddiye almıyordu... "Size yaşadığımız bir kaç özel anımızı anlatsam bana inanacak mısınız?" diye sordum. Arkasına yaslanıp kollarını birleştirdi "Dinliyorum.". "Kapadokya gezisini hatırlayın, bindiğimiz balonda kulağıma ne fısıldadınız?" rengi soldu ve beyazladı, devam ettim "Şöyle dediniz; dünya gökyüzünde yaşanacak bir yer ama bizim kanatlarımız yok." Ayağa fırlayarak "Siz bunları nereden biliyorsunuz?!" diye yüksek sesle bağırdı. "Lütfen sakin olun, bunları berber yaşadık." "Ne saçmalıyorsunuz siz?!" kapıyı göstererek "Sizi tanınıyorum bile. Lütfen çıkın odamdan!"diye bağırdı. "Lütfen bana bir kaç dakika daha verin, bu olanlara ben de anlam veremiyorum." diyerek ayağa kalktım. "Güvenlik çağıracağım, lütfen çıkın!" Israrla beni kovuyordu. Masaya kartımı bırakarak "Kendinizi toparladığınızda lütfen beni arayın." dedim ve odadan çıktım... Otoparka gidip beklemeye başladım. Buradan geri dönemezdim. Hastaneden elbette çıkacaktı... Biri bana akıl vermeliydi, ne yapacağımı bilmiyordum... 1 saate yakın beklemiştim. Sonunda çıkmıştı ve arabasına doğru hızlı adımlarla ilerliyordu. Yanına yaklaşıp "Elfida!" diye seslendim.Bana döndüğünde güneş gözlüğü ile saklamaya çalıştığı yaşlı gözlerini gördüm. "Özür dilerim. Üzmek istemedim ama ben de acı çekiyorum ve inan bu olanlara anlam veremiyorum." Kesik kesik nefesini hissediyordum burnunu çekti ve "Sizi tanımıyorum, lütfen beni rahat bırakın." diyerek arabasına yöneldi. Arabaya binmesini önlemek için kapıyı tuttum "Beni tanımıyorsun tamam ama hiç mi merak etmiyorsun? Sence bu olanlar normal mi?" diye sordum. "Önümden çekilin lütfen! Ayrıca bir daha beni rahatsız etmeyin!" Acı çekiyordu, kızgındı ve yorgun. "Nereye gideyim peki?! İçimde sana ait yığınla anıyla nereye gideyim?!" Arabasına binip hızla uzaklaştı... Arkasından koştum "ELFİDA! ELFİDA! NEREYE GİDEYİM SÖYLESENE?! NEREYE?!!!"... Bağırdım ama ne fayda, beni duymadı bile...

2 yorum: