8 Haziran 2016 Çarşamba

Soğuk Güneş

Soğuk Güneş 

Bölüm 1 

Özlemek ile hasret arasında kocaman bir fark vardır aslında. Hasret özlemin bir kaç beden büyüğüdür. Hasret acıtır, hasret kanatır. Özlem kadar taze ve masum değildir. Hasret yıllanmıştır ve bir zamanların özleminden beslenerek büyümüştür. Benim şu anda 18:20 Türkiye uçağında olmamın sebebidir hasret... 

Adım Serdar. Yanımda benden 32 yıl büyük 79 yaşındaki amcayla sohbet ederken zamanla benden yitip giden değerlerin farkına varıyordum. Önünde duran multimedya ekranındaki belgesele dalmış bakarken  "Aslında doğru söylemek diye bir şey yoktur." dedi ve oturduğu yerde doğrularak "Ben sana yalan söylemiş olmasaydım sonraki sözlerimin doğru olduğuna inandırmak için seni ikna etmeye çalışmak zorunda kalmayacaktım öyle değil mi?" diye sordu. Onaylarcasına kafamı sallamıştım o da gülümseyerek devam etti, "Bir kez yalan söylemek bütün ömrün boyunca seni 'Doğru söylemek' zorunda bırakabilir. Bunun için dikkatli olmalısın evladım.". Ben pür dikkat onu dinlerken seyrelmiş beyaz saçlarının dibindeki yaşlılık lekelerine dalmıştım. Hayattan ders çıkarmış insanların tavsiyeleri hiç bir değerle mukayese edilemezdi. Bunun farkında olarak ona saygı duyuyor, her söylediğini kulağıma küpe yapıyordum. Ona servis edilen meyve suyunu yudumlarken kafama takılan şeyleri sormaya başlamıştım. "İkinci şansı kimler hak eder?"  elindeki bardağı önündeki servis bölümüne koymaya çalışıyordu titrek elleriyle ve o sırada "İkinci şans nedir peki?" diye sordu. Tam cevap verecekken devam etti "Senin bu uçakta olma sebebin mi? Eğer öyleyse hak edip etmediğine sen karar vereceksin." koltuğuma yaslanıp derin derin nefes almaya başladım. Ya ben kendimi çabuk ele veriyordum ya da bu adam tam bir insan sarrafıydı. Evet, ben ikinci bir şans için buradaydım ama bu şansı hak edip etmediğimi Bilmiyordum. Tek bildiğim şey artık  doğru söylemek zorunda olduğum. Bana kalırsa ikinci bir şansı herkes hak eder, ben hariç! Çünkü ben adi, korkak bir aptalın tekiyim! Herkes yaşadığı hayatın güzel bir hikaye gibi olmasını ister. Çok az kişi ise buna göre yaşar. Ben bütün fedakarlıkları yapmaya hazır olsam da hikayemin baş kahramanını buna ikna etmem ve kendi hikayemin merkezi yapmam gerek. O 23 Şubat sabahı neredeyse yakalıyordum mutlulu aslında... Olmadı. 

7 yıldır onunla bırakın aynı şehri,  aynı ülkede bile değildim. Türkiye defterini kapatmış, Amerika'nın Ohio eyaletinde yaşan kuzenimin yanına taşınmıştım. Böyle olursa ikimiz için de daha iyi olacağına inanmıştım. Alışa geldiği gibi inancım beni yine hüsrana uğratmıştı. O'nun yüzünü unutmamıştım, kendime bu fırsatı vermemiştim. Sosyal medyadan sürekli onu takip ediyordum. Mutlu gibi bir hayatı vardı hep, yani en azından benden daha iyi gibi duruyordu. İstanbul'daki hayatını İzmir'e taşımış, son 4 yıldır orada yaşamaya başlamıştı. Bir gün İzmir'e gideceğine zaten emindim. Orayı sevdiğini her fırsatta söyler,ismi gibi derin ve  parlayan gözleriyle bana İzmir sokaklarını anlatırdı. 3 yıl süren ilişkimiz boyunca beraber hiç gidememiş, en son yeltenişimizde ise son dakika aksilikleri yüzünden planımız bavulları arabaya koyamadan bitmişti. "İzmir bana iyi geliyor." sözünü sık sık kullanır bunun herkes tarafından bilinmesini isterdi. Umarım bu böyledir, İzmir ona iyi gelmişti ve iyi durumdadır. Aslında karşısına nasıl çıkacağımı bile bilmiyordum ama artık yola koyulmuştum. 

Yolculuk için el çantama bir kaç kitap, karalama defteri ve kalem atmıştım. Defterleri karıştırırken, yıllar öncesine ait olduğunu gösteren buruşukluklarıyla  dörde katlanmış kağıt dikkatimi çekmişti. Kağıdı açarken içinde ne yazdığını anımsamaya başlamıştım. Bu ona yazdığım ilk şiirdi... 

Bir karşı kıyı özlemi bu
Ne kadar derin olduğu bilinmez
Karşımda muazzam manzara ile
Bir İstanbul hatırası
Tahtaya ilk kez kalkmış bir çocuk kadar heycanlı
Ve hevesliyim sana karşı
Sevgim de kara tahtaya yazılarım gibi
Hep yukarı yukarı
İlk kez düşürdüğüm dişim gibi yanımdaki eksikliğin
Dizimden akan ilk kan gibi korkunç
Ve ilk dayak yiyişim gibi acı verici
Sevgin;
Bir anne şefkati kadar kesin ve net
İlk bisiklet gibi heycanlı
Yaptığım ilk iyilik kadar gurur verici
Ve çocukluğum gibi unutulmaz...
Görüyorum, bir dua kadar gizli bana hislerin
Duyuyorum hepsini, dilinde bana ait kelimelerin
Beklerim yorulma, bir güney kuşu özlemi ile beklerim.
Yağmurun rahmeti ıslatsın topraklarını
Yorgunum uzun yoldan gelmişçesine
Yaslansam omuzlarına....

Şiiri yazdığım o 2005 Şubat  gecesini hatırlamıştım. O gece de şimdiki gibi dolmuştu gözlerim. O gecede içimde özlem vardı şimdi ise hasret! 

Beni gördüğünde bana olan nefretinden sıyrılıp biraz da olsa özlemine sığınıyorum Derin. Bana kızgın olabilirsin ama umarım kırgın değilsindir. Seni çok özledim... 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder